01 Kasım 2005 / NTVMSNBC

GEBELİKTE DÜŞÜK RİSKİ

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Yaralı, genel olarak tüm gebeliklerin yüzde 15-20’sinin düşükle sonuçlandığını söyledi...

Gebeliğin gelişiminde hekim kontrolünün ihmal edilmemesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Hakan Yaralı, aksi bir durum gerekmedikçe de normal doğumun tercih edilmesi gerektiğini, sezaryenin emniyetli bir doğum şekli olmadığını ifade etti.

Prof. Dr. Yaralı, gebelerde 20 haftanın altındaki tüm kayıpların düşük olarak tanımlandığını, bu düşüklerin en büyük nedeninin ise bebeğe ait kromozomsal bozukluklar olduğunu belirtti. Hormonal bozuklukların, bazı enfeksiyonların, annenin rahmi ile ilgili anatomik problemlerinin ve pıhtılaşma bozukluklarının da düşüğe neden olabileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Yaralı, genel olarak tüm gebeliklerin yüzde 15-20’sinin düşükle sonuçlandığını bildirdi.

Düşüklerin, annenin yaptığı fiziksel aktivitelerle ilgisi olmadığını ifade eden Prof. Dr. Yaralı, “Anne isterse hep yatsın, düşük olacaksa olur. Ancak, çok büyük bir trafik kazası ve büyük bir travma gerçekleşirse düşük gerçekleşir” dedi.

Prof. Dr. Yaralı, gebelik kararı alınmadan önce annenin genel sağlığının normal olması gerektiğini, bu kapsamda genel jinekolojik muayene, smear alımı, ultrasonografik muayene, tam kan sayımı, karaciğer, böbrek fonksiyon, hepatit B ve C testlerinin yapılmasının önemli olduğunu söyledi.

Gebelik kararı alındıktan sonra o ay içinde ya da 2. ayda gebe kalınmadığında bunun problem olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yaralı, şöyle dedi:

“Daha önce aynı birliktelikten çocuğu olan, gebe kalmakta sıkıntısı olmayan bir çiftin bile 1 ayda gebe kalma şansı yüzde 20-25’tir. Dolayısıyla, gebe kalmak için 1 yıl beklenmeli. Ancak bu bekleme sürecinde kadının yaşı, önceden açık ameliyat olup olmadığı, kürtaj ve erkekte sperm problemi gibi faktörler de etkili.”

Gebelikte dengeli beslenme önemli

Prof. Dr. Yaralı, gebelik süresince, protein, karbonhidrat ve yağların belli oranlarda mutlaka alınmasını ve her şeyden kararınca 3 öğün yenmesinin gerektiğini belirterek şunları söyledi:

“Gebeliğin özellikle 3. ve 4. ayında aşırı bulantı olması durumunda yeterli gıdanın alınamaması söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda gebe hastaneye yatırılır ve destekleyici vitamin tedavisi uygulanır. Gebelik süresince ara öğünlere yer verilmeli, bol sebze ve meyve yenmeli, beyaz-kırmızı et, balık gibi yiyecekler dengeli şekilde tüketilmelidir. Annenin yeterli gıda alamaması durumunda kansızlık, kalsiyum eksikliği gibi sıkıntılar doğabilir.”

Gebelik süresince toplam 12-16 kilogram alınmasını tavsiye eden Prof. Dr. Yaralı, anne adaylarını aşırı kilo almamaları konusunda uyardı.

Gebelik süresince düzenli hekim takibi gerekli

Gebelik süresince anne ve bebeğin sağlığı için düzenli olarak doktor kontrollerinin yapılmasının önemine dikkati çeken Prof. Dr. Yaralı, belli dönemlerde yapılması gereken testler olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yaralı, gebelik süresince yapılması gereken testleri şöyle sıraladı:

“Öncelikle vajinal ultrason ile gebeliğin rahim içerisinde olduğunun belirlenmesi gerekir. 7. ve 8. haftalarda bebeğin kalp hareketine bakılır. Kalp hareketinin görülmesiyle birlikte yüzde 15-20 olan düşük riski yüzde 3-4’e iner. Kan sayımı, idrar kültürü, hepatit taramaları yapılır, demir ve vitamin içeren takviyelere başlanır. 10. ve 12. haftalarda kromozom anormallik testleri (ikili test, bebeğin cilt ense kalınlığı ölçülür), 16. ve 20. haftada detaylı ultrason ve 24. haftada da şeker taraması yapılır. Her kontrolde ultrasonografi yapılarak bebeğin gelişimi kontrol edilir. Doktora 26-28’inci haftaya kadar 4 haftada bir, 28-34’üncü haftaya kadar 3 haftada bir ve 35’inci haftadan sonra ise haftada bir gidilmelidir.”

“Sezaryen emniyetli bir doğum şekli değil”

Aksi bir durum gerekmediği sürece normal doğumun tercih edilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Yaralı ancak, gebelerin çoğunun sezaryen istediklerini söyledi. “Normal doğum, ucu belli olmayan dipsiz bir kuyu değildir” diyen Prof. Dr. Yaralı, sezaryenin her bakımdan emniyetli bir doğum şekli olmadığını kaydetti.

Sezaryenin hekim için daha kolay, normal doğumun ise daha zahmetli olduğunu belirten Prof. Dr. Yaralı, “Anne için de sezaryen doğum öncesi daha az zahmetli ancak doğum sonrası daha zordur. Modern tıpta sezaryenle ilgili komplikasyonlar çok azalmıştır ama çok çok azalmış hali bile normal doğuma göre 6-7 kat daha fazladır” şeklinde konuştu.

Düşük kilolu doğan bebekler

Düşük doğum ağırlığına da (bebeğin 2500 gramın altında doğması) değinen Prof. Dr. Yaralı, annenin tansiyon ve diyabet hastası olması, plasentadan bebeğe giden kan akımının ve oksijenin yeterli olmaması gibi durumlarda bebeğin düşük kilolu doğabileceğini söyledi.

Prof. Dr. Yaralı, gebeleri asla sigara kullanmamaları, sigara içilen ortamda bulunmamaları ve bir yudum dahi alkol tüketmemeleri konusunda uyardı.

Fiziksel ve seksüel hayatta bir sınır yok

Prof. Dr. Yaralı, gebelerin fiziksel ve seksüel hayatlarında herhangi bir kısıtlamanın olmadığını, anne adaylarının vücutlarının elverdiği ölçüde yürüyüş, yüzme, koşu gibi sportif aktiviteleri yapabileceklerini de sözlerine ekledi.