Her yıl Türkiye’de 40 bin çiftin yararlandığı tüp bebek tedavilerinde kullanılabilen Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) yöntemi, en sağlıklı embriyonun seçilerek anne rahmine transferini sağlıyor. Her 100 çiftten 15’inin sorunu olan kısırlığın çözümünde kullanılan tüp bebek tedavileri sırasında “Preimplantasyon Genetik Tanı” (PGT) yöntemiyle en sağlıklı embriyo seçilip anne rahmine transfer edilebiliyor. PGT yöntemindeki yeni gelişmeler sağlıklı bebeklerin doğması açısından büyük önem taşıyor. PGT yöntemindeki gelişmeleri değerlendiren Anatolia Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Prof Dr. Hakan Yaralı, “Embriyoların kromozomlarının yapısal ve sayısal bozukluklarını belirlemek anne ve babada çekinik olarak bulunan genlerin çocukta hastalığa neden olabilecek genetik hastalıklar açısından değerlendirilmesi günümüz teknolojisi ile artık mümkün hale gelmiştir. Embriyolarda yapılan bu işlemi preimplantasyon genetik tanı (PGT) olarak adlandırıyoruz” dedi.
Nasıl uygulanıyor?
Yumurtalıklar uyarılıyor: Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) sırasında öncelikle anne adayına özel olarak belirlenen bir ilaç protokolü uygulanıyor. İlaç protokolü ile anne adayının yumurtalıklar uyarılıyor. Yumurtalar toplanıyor: PGT yönteminin ikinci adımı ise yumurtaların toplanması. Prof. Dr. Hakan Yaralı, “Yumurtalıkların uyarılması işlemi sonrasında ultrasonografi ile folikül boyutları ve kandaki hormon düzeylerinin takibi yapılarak uygun zamanlama ile çatlatıcı iğne yapılır ve anne adayı yumurta toplama işlemine alınır. Erkeklerden alınan sperm laboratuvar ortamında mikroenjeksiyon işlemine alınır.
Mikroenjeksiyon işlemi sonrası döllenme, bölünme ve embriyo kalitesi gün gün değerlendirilir” diye konuştu. PGT işlemi iki şekilde yapılıyor Preimplantasyon Genetik Tanı’nın iki ayrı uygulanma biçimi var. Laboratuvar ortamında yumurta ve spermin döllenmesiyle oluşan embriyonun 3. gününde ya da 5. gününde embriyodan bir hücre alınarak analiz yapılıyor. PGT yönteminde embriyodan 3. ve 5. günü alınan hücre analizlerinin sonuçlarının Amerika’da yapılan bir araştırmayla karşılaştırıldığını belirten Prof. Dr. Hakan Yaralı, şunları söyledi: “Yapılan bu çalışmada ‘3. gün embriyo biyopsisinin’ embriyoların tutma yeteneği üzerine zararlı etkileri belirlenmiştir. ‘5. gün embriyo biyopsisi’ ile aynı sorunla karşılaşılmadığı belirlenmiştir. Günümüzde moleküler biyoloji ve genetik alanında gerçekleşen baş döndürücü gelişmelere paralel olarak ile PGT de kullanılan teknolojiler hızla değişmektedir. Embriyodan gerek 5. gün, gerekse 3. gün alınan hücrelerin analizinde farklı yöntemler kullanılabilir.” Embriyolardaki anormallikleri belirlemek için Preimplantasyon Genetik Tanı Yöntemi’nde iki farklı hücre analizi yöntemi kullanılıyor. İlk yöntem FISH (flourescent in-situ hybridization) teknolojisi. Bu yöntemi değerlendiren Prof. Dr. Hakan Yaralı, “Floresan mikroskobu altında değişik renk yansımaları veren problar ile eşleştirilen kromozomlardan normal veya anormal yapı ve sayıda olanları görülebilir. Bu tekniğin en önemli kısıtlayıcılığı mevcut teknoloji ile ancak kısıtlı sayıda kromozomların değerlendirilmesi ve FISH metodunun yalancı-negatif ve yalancı-pozitif netice verebilmesidir” diye konuştu.
CGH yöntemi
CGH (karşılaştırmalı genomik hibridizasyon) yöntemilye; tüm kromozomların incelenebildiği, DNA miktarındaki değişikliklerin karşılaştırılmalı olarak değerlendirildiği moleküler sitogenetik bir yöntem. Bu yöntem FISH yönteminden daha güvenilir kabul ediliyor. Prof. Dr. Hakan Yaralı, yöntemin üstünlüklerini şöyle anlattı: “Bu teknik ile sadece kromozomlardaki artma ya da azalmalar değil kromozom bölgelerindeki artma veya azalmalar belirlenebilmektedir. Yalancı- negatif ve yalancı-pozitif sonuç verme olasılığının FISH tekniğinden çok daha düşük olması nedeniyle çok daha güvenilirdir. Yapılan çalışmalar CGH yöntemiyle belirlenen kromozom bozukluklarının yüzde 30-40’nın FISH yöntemiyle belirlenemeyeceğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca CGH yöntemi ile sonuç 12-24 saat gibi kısa bir sürede elde edilebilmektedir.” QPCR yöntemi 4 saatte sonuç veriyor Embriyodan alınan hücrelerin analizinde kullanılan son teknolojilerden bir tanesi de qPCR yöntemi. Bu yöntem yıllardır kullanılmakta moleküler biyologlar tarafından kullanılmakta olan PCR yöntemi temel alınarak geliştirilmiş bir teknik. Prof. Dr. Hakan Yaralı “Amerika Birleşik Devletlerde üzerinde çok sayıda geniş çaplı çalışmaların yürütüldüğü bir teknik olan qPCR’ın ilk değerlendirilmeleri umut vaat edicidir” diyerek şöyle devam etti: “Bu tekniğin en büyük avantajı ise 4 saat gibi kısa bir sürede sonuç veriyor olmasıdır. Bunların yanı sıra SNP-array teknolojisi yine kromozomların içerisinde paketlenmiş olarak bulunan DNA dizinlerindeki baz çiftlerini bile değerlendirebilen teknolojidir.”
NGS tekniği
Yeni nesil dizileme Next Generation Sequencing (NGS) tekniği son kullanılan PGT yöntemi. NGS yöntemi PGT işlemlerinde kullanılan en yeni ve geniş kapsamlı test yöntemi özelliğini taşıyor. Prof. Dr. Hakan Yaralı, “Bu tekniğin en önemli avantajı hem kalitatif, hem de kantitatif sonuç verebilen bir yöntemdir. Yani alınan tek bir hücreden hem sayısal kromozomal sorunlar değerlendirilebilmekte hem kromozomun oldukça küçük bir parçası olan tek bir gendeki anormallikten kaynaklanan hastalıklar belirlenebilmektedir” deyerek şunları ekledi: “NGS aynı anda tek genden kaynaklanan binlerce hastalığın tek bir örnekte çalışılmasına fırsat tanımaktadır. Teknik gerek tek genden kaynaklanan çok sayıdaki hastalıkta gerekse kanser genetiğinde uzun süredir kullanılmaktadır. Ancak tüp bebek ile PGT uygulamalarında NGS sınırlı sayıda hastada denenmiş iyi sonuçlar elde edilmiş gelecek vaad eden bir teknolojidir.”