30 Mart 2010 / Son Söz Gazetesi

EMRİYO TRANSFERİ VE DONASYON TARTIŞMALARI ÇİFTLERİN YURT DIŞINDA ÇARE ARAMALARI ENGELLENMEMELİ

Türk-Alman Jinekoloji Eğitim Vakfı Başkam Prof. Dr. Ünlü: Ülkemizin sosyo-ekonomik koşulları düşünüldüğünde sayının iki embriyo şeklinde değiştirilmesi daha doğru olacaktır. Transfer edilecek embriyo sayısını belirlerken tek kriter hasta yaşı olmamalı. HÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Yaralı: Sadece iki yaş aralığı ile uygulama sayısını dikkate alan bir yönetmeliğin, hasta aleyhine olacağını öngörmek hata olmayacaktır. Amerikan üreme derneği, 40-42 yaşında beş embriyo transferi tavsiye etmekte, hatta 43 yaş sonrası transfer edilecek embriyo sayısı ile yeterli bilgi olmadığını ifade etmektedir. Medikal direktör ve jinekoloji uzmanı Doç. Dr. Demirol: Kişiye özel olarak bir, iki ya da üç embriyo transfer edilebilmesi kararı uygun olacaktır.

Sağlık Bakanlığının 35 yaş altı kadınlarda yapılan tüp bebek uygulamalarında, embriyo transfer sayısını bir ile sınırlandırması ve donasyon yoluyla gebe kalınması ile ilgili yeni yönetmelik, jinekoloji uzmanları arasında farklı görüşlere yol açtı.
Uzmanların çoğu, sınırlamanın çoğul gebelikleri önlemek amacıyla yapıldığı amacında birleşirken transfer sayısının hastanın öyküsüne ve yaşına göre belirlenmesi gerektiğini, bu konuda ilgili yönetmelikte değişiklik yapılması gerektiğini belirtiyor.

6 Mart 2010'da yürürlüğe giren Tüp Bebek Yönetmeliği ile transfer edilen embriyo sayısında yasal sınırlamalar getirilmişti. Yeni düzenlemeyle 35 yaş altında birinci ve ikinci uygulamada sadece bir embriyo, üçüncü ve sonraki uygulamalarda iki embriyo, 35 yaş sonrasında ise ancak iki embriyo transferine izin ediliyor.

Türk-Alman Jinekoloji Eğitim Vakfı Başkanı Prof. Dr. Cihat Ünlü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu sınırlamadaki amacın, çok sayıda embriyo transferi yapılmasını ve çoğul gebelikleri önlemek olduğunu belirterek, çoğul gebeliklerin düşük, erken doğum, bebeklerin uzun süreli kuvözde kalması, erken doğan bebeklerde ilerde çeşitli organ hasarları oluşması ve gebelik esnasında anne ile ilgili ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkması gibi birçok ciddi sağlık sorununa yol açtığını söyledi.

Dünyada birçok ülkede bu nedenlere bağlı olarak embriyo transfer sayılarına ciddi kısıtlamalar getirilerek sorunların önlendiğini anlatan Ünlü, şunları kaydetti: "Tüp bebek tedavilerinde birden fazla embriyo transfer edildiğinde gebelik şansı artıyor. Bu nedenle ülkemizin sosyo-ekonomik koşullarını düşündüğümüzde, bu sayının iki embriyo şeklinde değiştirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Böylece hem ikiz üstü çoğul gebelikler önlenecek hem de hastanın gebe kalma şansı artacaktır.

Aslında transfer edilecek embriyo sayısını belirlerken tek kriter hasta yaşı olmamalı. Yaşın yanı sıra, hastanın önceki başarısız tüp bebek denemeleri, sperm, yumurta ve embriyo kaliteside her hasta için ayrı ayrı değerlendirilmeli.  Ayrıca her merkezin, oluşan fazla embriyoları güvenle saklayabileceği 'Embriyo Dondurma' üniteleri olmalı. Böylece artan embriyolar saklanabilir ve ilerde çözülüp hastaya zahmetsizce transfer edilebilir."

Özel bir tüp bebek merkezinde medikal direktör ve jinekoloji uzmanı olarak görev yapan Doç. Dr. Aygül Demirol da tüp bebek tedavisinde esas istenilenin az sayıda ve kaliteli embriyo transferi olduğunu belirterek, "Aksi halde laboratuvar kalitesini kompanze etmek için çok sayıda embriyonun transferi doğru değildir" diye konuştu.

Yeni kısıtlamalar ile daha kaliteli laboratuvar imkanları olan ve yanı sıra embriyo dondurma ve çözme protokolleri başarılı merkezlerin üstünlük sağlayacağını ifade eden Demirol, şöyle devam etti:

"Bir tüp bebek merkezinin de hedefi sağlıklı tekiz gebelik olmalıdır. Fakat, hastalar tek tek ele alınınca aynı yaş grubunda ilk denemesi de olsa çiftler yumurta, sperm, embriyo kalitesi, över rezervi gibi çok çeşitli farklılıklar gösteriyor. Över rezervi düşük fakat yaşı genç bir hasta ilk denemesinde belki de daha sonra kolaylıkla yakalayamayacağı sayı ve kalitede yumurta ve embriyo elde edebilir. Tabii ki sınırlamasız değil ama bu ve benzeri çiftlerde ilk denemeleri de olsa iki embriyo transfer edilebilmesi önemli fayda sağlayacaktır.

35 yaş üzerinde de azalan över rezervi, düşen yumurta ve sperm kalitesi ve çiftin sahip olduğu risk faktörleri dikkate alınarak maksimum üç embriyo tansferine imkan sağlanmalı.

Kişiye özel olarak bir, iki ya da üç embriyo transfer edilebilmesi kararı uygun olacaktır.
Aksi halde en iyi laboratuvar ve klinik hizmet ile bile başarı oranlarını maksimalize edilemeyecektir." HÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Yaralı da yeni tüp bebek yönetmeliğinin, "hizmet alan kısır çiftlerin bazıları için başarıyı azaltıcı, bilgilenme ve tedavi olma özgürlüğünü kısıtlayıcı, hekim öngörüsü ve yargısını kısıtlayan yaptırımlar" içerdiğini öne sürdü.
Batı ve Kuzey Avrupa'daki çoğu ülkede transfer edilen embriyo sayısında yasal sınırlama olduğunu belirten Yaralı, bu ülkelerin hepsinde dört ila altı uygulamanın tamamının ücretinin devlet tarafından karşılandığına dikkati çekti. Hastanın tüp bebek ücretini cebinden ödediği ABD'de yasal sınırlama olmadığını anlatan Yaralı, şunları kaydetti: "Ülkemizde devletin tüp bebeğe desteği giderek azaltılma eğilimindedir; sadece iki uygulama ile sınırlıdır. Yeni düzenleme ile hemen hemen tüm tüp bebek merkezlerinde gebelik oranları azalacaktır. Avrupa'da, devlet desteğinin bu kadar kısıtlı olup, bu şekilde yasal sınırlama olan bir örnek ülke yoktur.

Ayrıca, transfer edilen embriyo sayısına karar verirken 35 yaş altı kadında, ilk uygulama, çok kaliteli embriyo varlığı ve hatta dondurarak saklamaya uygun embriyo varlığında bir olabilirken, 39 yaşında daha önce iki uygulama başarısızlığı olan veya embriyo kalitesi düşük bir kadın iki embriyo transferi aşikar olarak gebelik oranını azaltacaktır. Amerikan Üreme Derneği, 40-42 yaşında beş embriyo transferi tavsiye etmekte hatta 43 yaş sonrası transfer edilecek embriyo sayısı ile yeterli bilgi olmadığını ifade etmektedir.

Tüm hastalan, sadece iki yaş aralığı ile uygulama sayısını dikkate alan bir yönetmeliğin, hasta aleyhine olacağını öngörmek herhalde hata olmayacaktır." Üremeye Yardımcı Tedavi (ÜYTE) Merkezleri dışında hasta hazırlanması ve hasta şevki ile ilgili olarak da "ÜYTE merkezleri dışında hasta takibi uygulamasının yasaklanması ile yaşadıkları il veya bölgelerde tüp bebek merkezi olmayan kısır çiftlerin mağdur olacağını" ileri süren Yaralı, bu maddenin yeniden düzenlenerek en azından UYTE sertifikası taşıyan hekimlerin bu takipleri yapabilmelerine olanak tanınması gerektiğini bildirdi.

Merkezlerin yeni doğan yoğun bakım üniteleri ile anlaşma zorunluluğu hakkında da Yaralı, "Yeni doğan bakım üniteleri anlaşma yaptıkları merkezlerden prematür bebek gelecek diye yataklarını boş tutamazlar. Yatakları dolu ise anlaşma yaptıkları merkezlerden gelecek olan prematür bebekleri kabul edemeyecekleri için başka merkezlere yönlendirme zorunluluğu doğacak. Bakanlık ülkedeki yeni doğan yoğun bakım yataklarını etkin olarak kullanacak ve hangi hastanede boş yatak olduğunu anında bilebilecek bir sistem oluşturduğu takdirde sorun kendiliğinden çözülecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Yaralı, yönetmelikteki merkezlerin gebe hastalarının sorumluluklarını doğuma kadar üstlenmeleri hakkında da "merkezlerin, başka bir ilde ve başka bir doktor tarafından takip edilen bir gebenin sorumluluğunu üstlenmelerinin hem pratik olarak mümkün hem de gerekli olmadığını" belirtti.

"Döl hücrelerinin üç aydan daha uzun süre dondurulması gerektiğinde DNA analizi yapılmasının nedeni açık değildir" diyen Yaralı, bu hücrelerin başkaları tarafından kullanılmalarının önüne geçmeyi amaçladığını öngörülebilecek uygulamanın başka hiçbir ülkede örneği olmadığını bildirdi.

Yaralı, müstakil merkezlere getirilen yaptırımlar ve yeni müstakil merkez kurulmasının yasaklanmasına ilişkin olarak da "Tüp Bebek uygulamaları bütün dünyada hastanelerde ve müstakil merkezlerde yapılmaktadır. Özel hastanelere fizik mekanlarında yeni yönetmeliğe uyum zorunluluğu getirilmezken müstakil merkezler için getirilmiş olması ilginçtir" dedi.

"Donasyon yoluyla gebe kalınması" ile ilgili olarak hekimler arasında görüş ayrılıkları yaşanıyor. Bazı hekimler uygulamayı "çiftin temel hak ve özgürlükleri açısından yerinde" bulurken bazıları sperm sahibinin uyuşturucu bağımlılığı, kalıtımsal hastalık riskine dikkati çekiyor.

Yurt dışından sperm ve yumurta bağışı (donasyon) yoluyla gebe kalmaya yasak getirilmesiyle ilgili olarak Türk-Alman Jinekoloji Eğitim Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ünlü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bunun Türkiye dışında pek çok ülkede de kanunlarla yasaklandığını söyledi. Türkiye'de pek çok çiftin bu amaçla yurt dışında tedavi gördüğünü ifade eden Ünlü, şunları kaydetti: "Olaya insan hakları açısından baktığımızda, başka hiçbir yöntemle gebe kalamayan bir çiftle karşı karşıya geliyoruz.
Öte yandan, genç, sağlıklı ve kolayca gebe kalabilecek bir kadının, etrafındaki erkekleri beğenmeyerek yurt dışında kaynağını tam olarak bilemediği bir spermle gebe kalması işin bir başka boyutu. Üstelik bu spermin sahibinin kalıtımsal bir hastalığı, ciddi bir sağlık sorunu, bulaşıcı bir hastalığı ya da uyuşturucu bağımlılığı olabiliyor. Burada gözlerden kaçan çok önemli bir sorun daha var. O da, bir çocuğu bile bile babasız büyütmektir. Bir anne, bu durumu ilerde çocuğuna anlatmakta zorluk çekecektir." Özel bir tüp bebek merkezinde medikal direktör ve jinekoloji uzmanı olan Doç. Dr. Demirol da donasyon ile ilgili olarak yönetmelikte getirilen kısıtlamaları "yerinde" bulduğunu söyledi.

Çalıştıkları sistemde şimdiye kadar uygulamalarının çiftlerin kendi yumurta ve spermleri ile çocuk sahibi olabilmeleri için bilim ve tekniğin imkanlarını kullanmak yönünde olduğunu belirten Demirol, "Herhangi bir donasyon programı içerisinde bulunmadık. Bilimsel olarak evrensel şartlara ve insan haklarına saygı duymanın yanı sıra yaşadığımız ülkenin yasa, yönetmelik, dini, ahlaki kurallarına ve gelenekgöreneklerine uymanın gerekliliğine inanıyoruz" diye konuştu.

Demirol, özellikle evrensel şartlarda kontrolü yapılmamış, hastaların detaylı değerlendirilip bilgilendirilmediği sistemlerde donasyon uygulamalarının doğacak çocuğa ve aileye getireceği problemlerin aşikar olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Donasyon uygulamaları detayla düşünülünce masum gibi görünen yanları olsa da ciddi sonuçları da olan bir konu...

Donasyon için sperm ve yumurta veren kişiler ele alınınca, ezici çoğunluk maddi kazanç için bu işi yapıyor, sosyal, psikolojik yapılarını bilmiyoruz ve mükerrer seferlerde donör oluyorlar. Aynı sperm veya yumurta kaynağından çok büyük oranda başka çiftlere donasyon yapıldığını düşünmemiz lazım. Bu şekilde aslında birbirinden habersiz aynı genetik temelden oluşan, bir başka deyişle aslında kardeş sayılacak bir grup ortaya çıkacaktır.

Donasyonla ilgili olarak nerede ise özendirici bilgilerin yazılı ve görsel basında yer alması nedeni ile donasyon uygulaması olmadan yapılan tüp bebek tekniklerine de kamuoyunda önemli ölçüde şüphe getirmektedir ve normal tüp bebek teknikleri ile çocukları olan aileleri ve çocukları olumsuz etkileyebilmektedir." "ÇİFTLERİN YURT DIŞINDA ÇARE ARAMALARI ENGELLENMEMELİ" HÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yaralı da donasyonun bazı ülkelerde serbest, bazı ülkelerde ise gerek etik gerekse de dini gerekçelerle yasak olduğunu hatırlattı.

Uygulamanın yasak olduğu ülkelerden serbest olduğu ülkelere önemli bir sağlık turizmi gerçekleştiğini belirten Yaralı, Türkiye'de de donasyon uygulaması isteyen çiftlerin yurt dışına çıkarak bu uygulamayı gerçekleştirdiklerini söyledi. Yaralı, şunları kaydetti: "Donasyon ile gebe kalma hakkı çiftin temel hak ve özgürlüklerinden biri olup, Türkiye sınırları içinde yasak olan bu uygulamayı ülke dışında gerçekleştirmeleri durumunda kendilerine bu uygulama hakkında bilgi veren ve hazırlık aşamalarında kendilerini takip eden hekim de dahil olmak üzere kanunen suçlu sayılacaklar ve Cumhuriyet Savcılığına verileceklerdir.Yönetmelik, ülke sınırları içinde bu uygulamaları yasaklayabilir ancak çiftlerin istedikleri takdirde bu uygulamalar ile ilgili bilgi almalarının ve yurt dışında çare aramalarının engellenmemesi gerekir" dedi.
Emriyo transferi ve donasyon tartışmaları Çiftlerin yurt dışında çare aramaları engellenmemeli